Zamanı geldi.
Uzaktan izlemek sıkmıştı zaten. Bir hamle yapmak gerekliydi.
Ne mi yaptım? Hiçbir şey. Ne zaman işe yaradı ki.
Bir gün gelecek ve hiçbir zaman benim olmayacak olan şeyin
hayalini kurmaktan da vazgeçeceğimi bende biliyordum elbet. Sığıyor muydu tüm
bunlar yüreğime? Bunca zaman sığdırmaya çalıştım da ne geçti elime? Şimdi
bakıyorum da yeterince zaman harcamışım tüm bu yalanlarla, avunmalarla.
Umut vardı bir zamanlar. Belki… İçimden hep geçirdiğim ama
gerçeği ile yüzleşemediğim bir belki vardı bir zamanlar artık yok.
Ne zaman ki şarkılar anlatmayı bıraktı seni o zaman bıraktım
bende hayallerimin ucunu. Süzülmelilerdi. Süzülmelilerdi ki yerine yenilerini
koyabileyim. Ne kadar çok hayal; o kadar çok kayıp, o kadar çok hayal kırıklığı.
İşin garibi yine de umutsuz değilim. “Elbet bir gün…” diye
başlayan cümleleri yine kuruyorum kendi kendime. Sadece içlerinde artık sen
yoksun. “Elbet bir gün… Bende mutlu olacağım.” Söylüyorum ya bazen inanıyorum
bazen inanmıyorum.
Yarattığım dünyadan çıkıp gerçekliğe dönünce fark ettim. Dünya
soğuk, acımasız. Benim dünyam böyle değildi. Belki de uzunca zaman bununla
yüzleşmekten korktum. Kendi gökyüzüm mavi, kendi çiçeklerim renkli, kendi
dünyam iki kişilik. İstemedim gri gökyüzüne dönmek yüzümü. İstemedim betonların
arasında olmak. İstemedim kalabalığın arasında kalmayı.
Yeni yeni fark ediyorum ki aslında bu senle ilgili değil. Benle
ilgili. Ben korktum. Ben yüzleşemedim. Ben vuramadım ayaklarımı dibe. Çıkmak istemedim
suyun yüzüne. Ben görmek istemedim. Ben bilmek istemedim. Ben konuşmak
istemedim. Geleceği ben düşünmek istemedim. Geçmişi ben bilmek istemedim. Şimdiyi
ben fark etmek istemedim. Bu senle ilgili değildi. Ben.
Yavaş yavaş anlıyorum tüm bunları. O dünyanın aydınlığı
fazla güzel. O dünyanın kokusu fazla iyi. Sesler rahatsız etmiyor. Ama gerçek
değiller. Gerçek olan belki de acı. Belki de küçük parmaklar gerçek olan,
acıyla yüzleşen. Belki de kalbim. Belki de aklımın bana uzunca zamandır
oynadığı bu oyundu gerçek olan. Belki de sendin. Ama biliyorum ki o dünya
değildi.
Arkasına saklandığım onca bahaneyi kaldırmak hiç de kolay
olmadı elbet benim için. Kendi ellerimle ördüğüm duvarların bir bir üzerime
yıkılması. Hiç de kolay olmadı. Ama ne var biliyor musun? Nefes almayı senden
daha çok özledim. Sensiz nefes almayı. Seni koklamadan. Seni düşünmeden. Seni hissetmeden.
Sende kaybolmayı aklıma getirmeden nefes almayı. Özledim. Nefes almayı. Sadece.
Zamanı geldi.
Bu son olmayacak biliyorum. Bitti. Başlayacak. Bitecek. Başlayacak…
Bende bu döngünün içinde kaybolacağım zamanla. Yüzleşebildiklerimle yüzleşip,
yüzleşemediklerimi yanımda taşımayı öğreneceğim. Yüzleştim. Şimdilik.
Her ne idiyse bunun adı, güzeldi. Herhalde.
Zamanı geldi.
Ben gittim.