17 Ekim 2012 Çarşamba

Geldi de geçiyor....


Zamanı geldi.
Uzaktan izlemek sıkmıştı zaten. Bir hamle yapmak gerekliydi. Ne mi yaptım? Hiçbir şey. Ne zaman işe yaradı ki.
Bir gün gelecek ve hiçbir zaman benim olmayacak olan şeyin hayalini kurmaktan da vazgeçeceğimi bende biliyordum elbet. Sığıyor muydu tüm bunlar yüreğime? Bunca zaman sığdırmaya çalıştım da ne geçti elime? Şimdi bakıyorum da yeterince zaman harcamışım tüm bu yalanlarla, avunmalarla.
Umut vardı bir zamanlar. Belki… İçimden hep geçirdiğim ama gerçeği ile yüzleşemediğim bir belki vardı bir zamanlar artık yok.
Ne zaman ki şarkılar anlatmayı bıraktı seni o zaman bıraktım bende hayallerimin ucunu. Süzülmelilerdi. Süzülmelilerdi ki yerine yenilerini koyabileyim. Ne kadar çok hayal; o kadar çok kayıp, o kadar çok hayal kırıklığı.
İşin garibi yine de umutsuz değilim. “Elbet bir gün…” diye başlayan cümleleri yine kuruyorum kendi kendime. Sadece içlerinde artık sen yoksun. “Elbet bir gün… Bende mutlu olacağım.” Söylüyorum ya bazen inanıyorum bazen inanmıyorum.
Yarattığım dünyadan çıkıp gerçekliğe dönünce fark ettim. Dünya soğuk, acımasız. Benim dünyam böyle değildi. Belki de uzunca zaman bununla yüzleşmekten korktum. Kendi gökyüzüm mavi, kendi çiçeklerim renkli, kendi dünyam iki kişilik. İstemedim gri gökyüzüne dönmek yüzümü. İstemedim betonların arasında olmak. İstemedim kalabalığın arasında kalmayı.
Yeni yeni fark ediyorum ki aslında bu senle ilgili değil. Benle ilgili. Ben korktum. Ben yüzleşemedim. Ben vuramadım ayaklarımı dibe. Çıkmak istemedim suyun yüzüne. Ben görmek istemedim. Ben bilmek istemedim. Ben konuşmak istemedim. Geleceği ben düşünmek istemedim. Geçmişi ben bilmek istemedim. Şimdiyi ben fark etmek istemedim. Bu senle ilgili değildi. Ben.
Yavaş yavaş anlıyorum tüm bunları. O dünyanın aydınlığı fazla güzel. O dünyanın kokusu fazla iyi. Sesler rahatsız etmiyor. Ama gerçek değiller. Gerçek olan belki de acı. Belki de küçük parmaklar gerçek olan, acıyla yüzleşen. Belki de kalbim. Belki de aklımın bana uzunca zamandır oynadığı bu oyundu gerçek olan. Belki de sendin. Ama biliyorum ki o dünya değildi.
Arkasına saklandığım onca bahaneyi kaldırmak hiç de kolay olmadı elbet benim için. Kendi ellerimle ördüğüm duvarların bir bir üzerime yıkılması. Hiç de kolay olmadı. Ama ne var biliyor musun? Nefes almayı senden daha çok özledim. Sensiz nefes almayı. Seni koklamadan. Seni düşünmeden. Seni hissetmeden. Sende kaybolmayı aklıma getirmeden nefes almayı. Özledim. Nefes almayı. Sadece.
Zamanı geldi.
Bu son olmayacak biliyorum. Bitti. Başlayacak. Bitecek. Başlayacak… Bende bu döngünün içinde kaybolacağım zamanla. Yüzleşebildiklerimle yüzleşip, yüzleşemediklerimi yanımda taşımayı öğreneceğim. Yüzleştim. Şimdilik.
Her ne idiyse bunun adı, güzeldi. Herhalde.
Zamanı geldi.
Ben gittim.