Yatağına
ters uzanmıştı. Baş kısmına ayaklarını uzatmıştı. Kafasının altında kılıfı
birbirinden farklı olan iki yastık. Hayatında hiçbir şey birbirini tutmuyordu.
Yastık kılıflarının birbiriyle aynı olmaması onu hiç de ilgilendirmemişti.
Tavana
dikmişti gözlerini. Boş boş tavana bakıyordu. Neredeyse bir aydır aynı rutini
tekrarlıyordu. Aynı şeyleri düşünüyordu. Arada sırada düşünceleri ağır gelince
biraz ağlıyor, sonra sakinleşiyor, yeniden koyuluyordu düşünmeye koyuluyordu.
Kendinden
sıkılınca kalkıp gidip bir fincan çay ya da kahve yapıyor, mutfağın kapısından
eğilip salondan içeriye doğru bakıyor, kimse ile göz göze gelmeden odasına geri
dönüyordu.
Yattığı
yerden gardırobun aynasına bakıyordu arada sıra halini görmek için. Aynadaki
yansımanın acizliğine üzülüp yüzünü tavandan yana çeviriyordu yine. Küçücük
odada, küçücük dünyasında ilk kez kendini kapana kısılmış hissetmiyordu.
Hissedecek onca başka şey varken buna fırsat kalmamıştı belki de. İçindeki
boşluğun, derin derin kuyuların sonunu kendisi de göremiyor, hissedemiyor,
bilmiyordu. Kurcalamaktan da vazgeçmişti. Kurcaladıkça daha da derine gidiyor,
bir daha da çıkamıyordu. Tavanın beyazına bakması da bu yüzdendi belki de.
İçinde bulunan karanlığa az da olsa aydınlık taşımak. Ama o da işe yaramıyordu.
Yine böyle
bir günde, gecede uzandı yatağına. Tavana bakmaya başladı yine. Aklına dolanan
melodi artık canını sıkmaya başlamıştı. Peşi sıra görüntüleri de getiriyordu
çünkü. Anılar. Mutlu, mutsuz anılar. Düşündükçe, aklına geldikçe mutsuz eden
anılarından bile mutlu olmaya başlamıştı. Özlem. Umut.
Sımsıkı
kapattı gözlerini. Hissetmek, görmek, düşünmek istemiyordu. İçindeki karanlığa
kaçar hatta çekilir gibiydi. Birden bire ayak bileklerini iki elin kavradığını
hissetti. Garip bir şekilde bir haz duydu bundan. İçindeki boşluk hafifçe
kapanmaya başladı. Hissetmiyordu artık o boşluğu.
Ayak bileklerindeki
eller yavaş yavaş yukarı doğru çıkmaya başladı. Baldırlarına doğru çıkıyor,
resmen tenini okşuyordu. Bu durum ona haz veriyor, gözlerini kapalı tutmaya
devam ediyordu. Nefes alış verişi değişmişti. Sanki hissettiği bu haz tüm
hücrelerine ayrı ayrı dağılıyordu.
Giderek
üzerinde bir ağırlık hissetmeye başladı. Kollarını gerinir gibi arkaya atmış,
bacaklarını ileri doğru uzatmıştı. Bir anda bacaklarında öpücükler hissetmeye
başladı. Önce birinde, sonra diğerinde, birkaç kez ardı ardına. Öpücüklerin ona
verdiği haz ile belini ve kalçasını yatağın içerisinde kıvırıyordu.
Yan dönmeye
çalıştı. Döndükten sonra duvar ile kendi arasında kalan boşluğun dolduğunu
hissetti. Bir çift kol, kendi kollarının altından onu sarıyor, göğüslerini
okşuyordu. Göğüslerinden kasığına doğru iniyor sonra geri yukarı geliyordu. Ensesinden
boynuna doğru nefes hissediyor, hatta sesini duyuyordu. Yavaş yavaş terlemeye
başladı. Kokuya varana kadar her şey yerli yerinde, tastamamdı. Sanki
sarılırken, eller onu okşarken daha da küçülmek ister gibi bacaklarını kendine
doğru çekti. Bir kolunu başının altına almış, diğer kolunu başının üzerinden
uzatmış bir şekilde, hafif terli, derin derin nefes alarak duruyordu yatakta.
Eller
uzanıp usulca üzerindekileri çıkarmaya başladılar. Karşı koymadı. Koyamadı. Bir
yandan da bacaklarından boynuna geçen öpücükleri düşünüyordu. Şimdi sımsıkı
sarmışlardı vücudunu. Kıpırdayamıyor gibiydi. Çırılçıplak kalmıştı yatağın
içerisinde. Tekrardan sırt üstü yattı. Kollarını geriye doğru açtı. Üzerinde bir
ağırlık hissetti. Bir anda dudaklarını ve yanaklarını öpmeye başladı. Gözlerini
hiç açmıyordu. Bir gölgeyle sevişir gibiydi.
Yavaş yavaş
kasları hareketlenmeye ve kasılmaya başlamıştı. Farkında olmasa da kendini
biraz geriyor, sonra gevşetiyordu.
Bir anda
yüzükoyun döndü yatağa. Bu sefer ağırlığı sırtında ve kalçalarında
hissediyordu. Öpücükler omuzlarında. Hafif bir acı hissetti. Saldı sonra
kendini. Nefes alışverişi hızlandı. Terlemesi de arttı. Sanki artık gölge ile
tek vücut olmuş gibi hissediyordu. Arada bir kalçasını ve belini hareket
ettiriyordu, biraz zaman geçtikçe artık kendisi hareket etmeyi bırakmış tüm
hareketi onun yapmasına izin veriyordu.
Hafifçe ileri
geri gidip geliyordu, yatağın yaylarından sesler çıkmaya başlamıştı. Artık
kendini komple bırakmıştı. Terden hafif ıslanmış omuzlarındaki, boynundaki
öpücüklerin arasında kaybolmuştu. Birden irkildi. Sanki bütün vücudu titredi…
Bir süre
olduğu yerde kaldı öylece. Nefes alışverişi normale döndüğünde doğruldu
yerinden, açtı gözlerini. Yanı başında duran komodinin üzerinden sigarasını
alıp bir sigara yaktı. Bir iki nefes çekip küllüğe bıraktıktan sonra yerdeki
kıyafetlerini toparlayıp geçiriverdi üzerine. Çıktı odadan.
Mutfağa
doğru gitti, salonun kapısından hafifçe eğilip içeri doğru baktı. Kimse ile göz
göze gelmeden mutfağa girdi hızlıca. Bir fincan çay aldı kendine…